KURBAN NEDİR?
Adet oldu, her yıl Kurban bayramı yaklaştığı günlerde gerek yurtdışında ve gerekse ülkemizde müslümanlara ve nihai olarak da dolayısıyla İslam'a saldırmak. Özellikle 1970'li yıllardan bu yana, müslümanların çoğunlukla yaşadığı Batı ülkelerinde, hıristiyan din adamları da dâhil çeşitli çevrelerde, aleyhine faaliyetlerde ve söylemlerde bulunulmaktadır ki, bunların çoğu tenkit sınırını aşarak doğrudan kurban olayına saldırı niteliğindedir.
Hiç şüphesiz bazı müslümanların, Allah'a yakınlaşma vasıtası ve bir ibadet olarak kesilen kurbanlık hayvanlara bu ruh içerisinde olması gereken gerekli itinayı göstermeksizin, onlara eziyet verdikleri doğrudur. Bu durumu dile getirmek ve tenkit etmek herkesin hakkıdır. Özellikle yurtdışında kurbanların, o ülkelerin alışık olmadığı bir biçimde rast gele sokak ortası, bahçe ve hatta banyo gibi yerlerde kesimi, tenkitçilere bir haklılık payı veriyorsa da, bu durumdan sadece müslümanlar sorumlu değildir. Zira o ülkelerin yerel yönetimleri 1970'li yıllarda, hatta bazen müslümanların müracaatlarına rağmen, geçici özel yerler tahsis etmiyorlardı. Eğer böyle yerler tahsis edilmiş olsa -ki bugün Türkiye'de de buna ihtiyaç vardır- çoğu uygunsuz durum ortadan kalkar.
Burada üzerinde durmak istediğimiz konu ne böyle tenkitler, ne de kurbanın fıkhî hükümleriyle ilgili meselelerdir. Hayvan hakları ve hayvan sevgisi vesile edilerek kurban olayına yapılan saldırılara cevap vermektir. Ülkemizde son yıllarda kurbanı “kavurma şöleni” ve kurban kesenleri “şizofrenik” olarak niteleyenler zuhur etti.
1- Kurban Bir Hayvan Toplu Kıyımı Değildir:
Özellikle Batılılar ve hayvan sevenler, kurban olayını hayvanlara karşı işlenen bir toplu kıyım gibi görmekte; bir etoburluk veya etçilik gibi değerlendirmektedirler. Herkesin bildiği gibi, kurban bir ibadettir. Kur'an açısından, dinler tarihi ve din antropolojisi yönünden bakıldığında, kurban evrensel bir ibadet şekli olarak görünmektedir. Allah veya ilahlar adına çeşitli hayvanların kurban edildiği ve edilmekte olduğu bir vakıadır.
O halde ilk olarak vurgulanması gereken husus, kurban kesmek İslam'da bir ibadettir. Bütün müslümanlar bunu hacca gidenler için bir farz olarak telakki ederler. Hacca gitmeyenler için, Hanefi mezhebinde vacib hükmünde; diğer mezheplerde, sünnettir. Bu açıdan, Türkiye gibi çoğunlukla Hanefi olan ülkelerin dışında, Türkiye'ye oranla zaten çok az sayıda kurban kesilir.
İkinci önemli nokta, kurban bayramı esnasında bir anda yüksek sayıda hayvan kesilmesi, öyle görülmesine rağmen, aslında normal bir sayıdır. Şöyle ki, kurban bayramı esnasında ve bir hafta-on günlük bir zaman zarfı sonrasında, mezbahanelerde hayvan kesimi yok denecek kadar azalır; insanlar kasaplara gitmezler. Bayram esnasındaki yüksek orandaki sayı, bayramın dört gününe ve sonraki bir haftaya yayılınca normal sayıya düşer; yani normal günlük günlerde tüketilen ortalama hayvan sayısı kadar olur. Dolayısıyla, başka bir ifadeyle kurban, bir müslüman ülkenin yıllık hayvan tüketimine ilave bir hayvan kesimi değildir.
2- Kurban, Hayvan Hakları İhlali ve Ekolojik Dengenin Bozulması Değildir:
Hukuk tarihini bilenler, hayvan hakları konseptinin ilk defa ve yüzyıllarca önce İslam'da ortaya çıktığını kabul ederler. Kurban kesmek, ne hayvan hakları ihlalidir; ne hayvanlara karşı sevgisizliktir; ne de doğal çevreyi ve dengeyi bozmaktır. Kurban olayı bahane edilerek ve aksi söylemlerle İslam’a saldıranlar, eğer kendileri söylemlerinde samimi iseler hiç et yememeleri, kasaplara uğramamaları gerekir. Mezbahanelerin ortadan kaldırılmasını istemeleri gerekir.
Dinler ve medeniyetler hayvan tüketimi açısından karşılaştırılınca, görülecektir ki, hayvanlara ve çevreye bu açıdan en az zarar verenler müslümanlardır. Zira karada, denizde ve havada yaşayan canlı tür1erinden yenebilecek varlıkları en az sayıya indiren belirli hayvan türleriyle sınırlı tutan İslam'dır. Gerek batılılar ve gerekse doğulular doğada ne bulurlarsa yemektedirler; hamamböceğinden domuzuna ve maymununa kadar.
İstatistiklere bakın! Kurban bayramında kesilen hayvanlar da dâhil İslam ülkelerinde kesilen yıllık hayvan sayısıyla, diğer ülkelerde kesilen yıllık hayvan sayılarını, kişi tüketim bazında karşılaştırınca göreceksiniz ki, İslam ülkelerinde kişi bazındaki yıllık hayvan kesimi diğer ülkelerinkinin kat kat altındadır. O halde kim daha çok çevreci? Doğada bulduğu her canlıyı yiyen batılı veya doğulu mu; yoksa sadece sınırlı sayıda hayvan türünü yiyen müslüman mı?
3- Otoburluk, Etoburluğa Bir Alternatif Değildir:
Bazı batılılar ve son zamanlarda ülkemizde bazı kimseler müslümanlara, kurbanı bir etoburluk telakki ederek, yerine vegetarianizmi (otoburluk veya otçuluğu) salık vermektedirler. Genelde Hint kökenli olarak bilinen bu anlayış, güya daha çevreci ve hayvan sevgisini temel alan bir anlayışmış. Hiç de sanıldığı gibi değildir Zira kendi çelişkisini de içerisinde barındıran bir anlayıştır.
Şöyle ki, hayvan yerine bitki yemek, hayvan canını kurtarma adına bitki canına kıymaktır. Can olma bakımından bitki canıyla, hayvan canı arasında ne fark vardır ki? Bitki yiyen bu açıdan bitkiye zarar vermediğini nasıl söyleyebilir? Diğer taraftan Hintliler gibi, hele bir de ruh göçüne (reenkarnasyon) inanıyorsanız, olabilir ki bitki canına kıymanız aslında bir insan canına kıymanız da olabilir. Dolayısıyla bu açılardan bakıldığında, etobur gibi otobur da aslında cana kıyıyor ve çevreye o kadar zarar veriyor demektir. Hayvan hakları sorunu olduğu gibi bir de bitki hakları olması gerekmez mi?
4-Kurban Şizofreniyi Tedavi Eder:
Şimdiye kadar gördüğünüz itirazlar aklen ve mantıken makul olmasalar da, psikolojik dille anormal itirazlardır denebilir. Kurban kesmenin müslümanları şizofreni yaptığı iddiası, anormalliğin sınırlarını aşan, "abnormal" veya "anomalie” denebilecek bir iddiadır. Kevser’i, Hz. Fatıma validemiz; "ve'nhar" emrini Hz. Hüseyin olarak tevil edince geriye ne kalabilirdi ki!
Eğer kurban olayına psikanaliz açısından yaklaşacak olursak, kurban kesmenin müslümanı şizofreni değil tam tersine şizofreniden kurtardığını söylememiz gerekecektir.
Yeryüzünde ilk insanı yaratması ile ilgili:
"Rabbin, meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" deyince, onlar: Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek olanı mı var edeceksin? Hâlbuki biz Hamd'in ile hamd ediyor ve tesbih ediyoruz, dediler. Sizin bilmediğinizi Ben bilirim dedi.” (Bakara 2/30) mealindeki ayette, Allah insanın kan dökmeye müsait bir varlık olduğunu belirtiyor. Allah insanlığa kurban kesmeyi emretmekle veya diğer zamanlarda kesilen hayvanları Kendi adına kestirtmekle insanın kan dökmeye meyyalliğini ve müsaitliğini legal yolla gerçekleştirerek, şuuraltındaki bir dürtüyü tatmin ettiriyor; boşalttırarak psikolojik açıdan bir rahatlama sağlatıyor. Eğer iddia edildiği gibi aksi doğru olsaydı dünyadaki bütün kasapların veya sürekli kurban kesenlerin hep cellat olması gerekirdi. Diğer ibadetlerin emrediliş nedeni gibi kurbanın da emrediliş sebebi insanları kötülüklerden sakındırmaktır.
5. Başka İbadetler Kurban Yerine Geçmez:
Bütün ibadetlerin ibadet olma bakımından temel ortak özellikleri olmasına rağmen her ibadetin yalnızca kendine özgü metafizik, psikolojik ve sosyal hikmetleri ve nedenleri vardır. Bu açıdan nasıl hukukta hiçbir suç ve ceza bir başka suç veya bir başka cezayla aynı sayılamaz ise dindeki emirler ve yasaklar da bir diğerinin yerini alamaz.
Bazıları diyor ki: Kurban kesmeyelim, sözgelimi, karşılığı parayı bir hayır kurumuna veya fakire verelim. Bu kurban yerine geçer.
Bu tür bir akıl yürütme de, verilecek paranın kurban yerine geçeceği hükmü de yanlıştır. Yukarıda açıkladığımız gibi, hiçbir ibadet diğeri yerine geçmez. Kurban kesimi hacca giden kimseler için farz, hacca gitmeyenler için Hanefilerce vacib, diğer mezheplerce sünnet kabul edilmiştir. Kurban bedelini vermekle kişi, başka bir ibadet yani sadaka yapmış olur ve sadaka mükâfatını kazanır. Belki de bu durumda daha fazla ilâhî mükâfat kazanabilir; elbette bunun takdiri Allah'a aittir. Kısaca ifade edecek olursak, kurban kesmeyen bedelini verirse kurban kesmiş olmaz, sadaka vermiş olur ve sadaka mükâfatı kazanır. Elbette Allah katında sadaka da çok büyük bir ibadet ve iyiliktir. Dolayısıyla kurban kesmeyip bedelini vermek, kurban kesmek gibidir demek yanlıştır.
* Prof. Dr. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.
Bu yazı İslamî Araştırmalar Dergisi, c: 13, s: 1, 2000’den alınmıştır. |